Ülkemizde 6 Şubat 2023'te yaşanan deprem, 13,5 milyon kişinin yaşadığı, geniş bir bölgede ciddi yıkıma ve binlerce insanın yaşamını kaybetmesine yol açtı. Kuşkusuz ekonomik yeniden yapılanma girişimleri, kaybedileni asla tam olarak geri getirmeyecek, toplulukları daha önce var olan “normal” yaşama geri döndürmeyecektir. Toplumlar değiştikçe genellikle “yeni bir normal” yaratırlar. Bu yeni normalde etkin sosyo-ekonomik yeniden yapılanma, bireylerin ve toplulukların acılarını hafifletebilir ve uzun gelecekte refahı artırabilir. Ancak yeniden yapılanmanın zorluklarına ve olası içeriği dönüşmüş yeni toplumsal krizlere karşı dayanıklı olma bilincimizi güçlendirmeliyiz. En azından, bir insan olarak eylemlerimiz ya da edilgenliğimizin, doğal felaketin trajedisini şiddetlendirmemesi, sorumluluğunu taşımak zorundayız.
Hem kriz hem de krize neyin yol açtığı üzerine düşünmemizi sağlayacak kapsamlı bir kültürel tepkiye ihtiyacımız var. Köklü bir değişim zorunluluğunu işaret eden, sürdürülebilir ve daha az yıkıcı, bireysel ve toplumsal yaşam modelleri üzerinde özgürce tartışabilen, yaratıcı bir esnekliğe ve sanat vizyonuna ihtiyacımız var.
Sanat, siyasal, sosyal ve duygusal bir tarihi yoğunlaştırma ve içerme gücüne sahiptir. Sanatın dayanılmaz şeyleri gösterme yeteneği; tarihi ve kendimizi onun içinde nasıl gördüğümüzü fark etmemizi sağlar. Bir daha yaşanmamasını dilediğimiz, yeniden var olması olanaksız kayıplar yaratan olayların, kültürel dünyamıza nasıl bir deneyim daha eklemlediğini, derin acıları nasıl özümsediğimiz üzerine düşünmemize yardımcı olma potansiyeli ve birikimi; sanatın yaşamla buluşmasını gerektiriyor.
Sanat, yaratıcı üretiminin özünde; bireyselliklerimizin ötesinde neyin doğru ve herkes için iyi olduğuyla ilgili, eleştirel belleğini korur. Birbirleriyle, yaşadığı doğal çevreyle, tarihsel deneyim ve bilimsel birikimleriyle barışık yaşamak isteyen uygar dünyanın acı çeken insanları; kültürel ve sanatsal üretimde, insanın özüne derin bir bağlılık istiyor. Sanat yapıtlarının canlılığı, gerçekliğin ve geleceğin değeridir.
Kadınlar; sanatı seçtiklerinde özgürlüğü, özgürlüğü seçtiklerinde ise zorlukları seçerler. Toplumu, yaşamı ve dünyayı sunmak için çeşitli zorluklarda, çeşitli çalışmalar yürütürler. Sanatçı olmanın benzersiz rolünü yerine getirerek, dünyayı bir bağlılık ve adanmışlık biçiminde kucaklarken; ayrımcılığa uğramayı göze alırlar.
Handan Tunç
Comentarios